24 Eylül 2008 Çarşamba

"Başımı alıp gittim de ne oldu!



Hikâyenin sonu şöyleydi: Hani doktorlar, kanser tedavim için beni hastane odasına mahkûm etmişlerdi ya... Ben de başımı alıp Bodrum'a gitmiş, hayatımı bir yelkenlide geçirmeye başlamıştım ya...
Harika bir yazdan sonra bir otelde kaldım. Klimayı açıp, keyif çattım. Sonrası ne oldu? Ne olacak, kuyruğu bacaklarımızın arasına kıstırıp, hastaneye geri döndük. Hem kanser hem de zatürree olmuşum.Kanseri yendik! Zatürreede dalga geçtik! Ama...


Kanseri bir kez daha yenmenin mutluluğunu yaşarken, mutsuz oldum. Bodrum'da cehennem gibi sıcakta ilk kez bir şey yaptım. Eşim Sevinç için yaptırdığım klimayı çalıştırdım, karşısında uyudum. Sonuç felaket! Bir süre sonra nefes alamaz, yürümekte zorluk çeker oldum. Oğlum Mesut'un yemin töreni için gittiğim Kars'ta yüksek rakımda kötü oldum.
Hikâyenin şimdiki sonu şöyle; ciğerlerime klimadan dolayı virüsler girmiş, mantarlar oluşmuş. Sürekli antibiyotik ve oksijen tedavisiyle ben değil, doktorlar savaşıyor. Komik olan da şu: Bir mantarı yenmek, kanseri yenmekten biraz zor olacak. Okurlara! Kimsenin moralini bozmak istemem. Hele benim, kanser yoldaşlarımın asla... Zaten onlara güzel haberlerim var. Kanseri 'akıllı bomba' ismi verilen bir ilaçla yendim. Elim kalem tutunca söz, her şeyi yazacağım. Biraz sabır ve anlayış, lütfen. Biliyorum ki ben sizler için umudun umuduyum! Teslim olmak yok, geri çekilmek yok. Savaşa devam


Diyordu kazım kanat son yazısında ...


Mekanın cennet olsun

Hiç yorum yok: